Akciğer kanseri Lung cancers treatment with plants),tanı tedavı yöntemleri .Akciğer kanserinde ısırgan otu ve karabaş bitkisel tedavisi.(Lung cancers teatment with plants )
Akciğer kanseri Lung cancers treatment with plants),tanı tedavı yöntemleri .Akciğer kanserinde ısırgan otu ve karabaş bitkisel tedavisi.(Lung cancers teatment with plants )
AKCİĞER KANSERİ
Akciğer kanseri, 20. yüzyılın başlarında nadir görülen bir hastalık iken, sigara içmealışkanlığındaki artışa paralel olarak sıklığı giderek artmış ve dünyada en sık görülen kanser türühaline gelmiştir .
Akciğerlerin yerleşimiTüm dünyada kanser olgularının %12,8’inden ve kanser ölümlerinin %17,8’inden akciğer kanseri sorumludur . Akciğer kanseri sadece 2001 yılında bir milyondan fazla ölüme nedenolmuştur.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) raporuna göre akciğer kanseri tüm dünyada kanser türleri arasında, erkeklerde en sık ölüme neden olan birinci, kadınlarda ise ikinci kanser türüdür.Türkiye’de de akciğer kanserine sık rastlanmaktadırAkciğer kanseri önlenebilir bir hastalıktır.
Sigaranın akciğer kanseri ile kuvvetli ilişkisi olduğunu göstermiştir.
Sigaranın akciğer kanseri nedeni olduğu yönünde ilk bulgular 1962 yılında yayınlanmıştır.
Akciğer kanseri gelişiminden %94 oranında sigara sorumludur, sigara içenlerde akciğer kanseri riski içmeyenlerden 24-36 kat daha fazladır. Pasif sigara içiminde risk %3,5’tur. Sigaraya başlama yaşı, sigara içme süresi, içilen sigara sayısı ile tütün ve sigara tipi (filtreli, filtresiz, puro, düşük tar ve nikotin içeriği vb.) akciğer kanseri gelişme riskini etkiler .Türkiye’de sigara içme prevalansı(ortalaması) kadınlarda % 24, erkeklerde %63’tür. Sigara içen ve içmeyenler arasında akciğer kanserinin histolojik(doku yapısı) tip dağılımı farklıdır. Sigara içmeyen her iki cinste adenokarsinom daha sıktır. Sigara içen erkeklerde muhtemelen epidermoid karsinom,kadınlarda ise küçük hücreli akciğer karsinom (KHAK)’a daha sık rastlanır.
Son yıllarda akciğer kanserinin histolojik tiplerinin dağılımında belirgin farklılıklar olmuştur. Özellikle kadınlarda adenokarsinom ve KHAK oranı artmış, epidermoid kanserlerin oranı ise azalmıştır. 50 yaş
altındaki şahıslarda yaşlılara nazaran adenokarsinom daha yüksek oranda görülmektedir. Bu son yıllardaki periferik tümörlerin artışı ile orantılı ve genç yaş grubunda sigara içiminin azalması ile tutarlıdır.
Sigarayı bırakan şahıslarda bırakmayanlara göre akciğer kanseri riski azalır. Bazı
Araştırmalar 20 yıldan daha az süre sigara içen şahıslarda sigarayı kestikten 10-15 yıl sonra akciğer kanseri riskinin içmeyenlerle aynı seviyede olduğunu göstermesine karşın, diğer araştırmalar sigarayı bırakma seviyesinde duracağını ve sigara içmeyenlere göre yüksek kalacağını göstermiştir
Pulmonory carcinoid
Küçük hücreli akciğer karsinomu gibi Kulchitzky hücrelerinden kaynaklanır. Büyük
çoğunluğu santral yerleşimlidir.
Toplumumuzun büyük kısmını kapsayan yüksek sigara tüketimi göz önüne alındığında,
günümüzde ve gerekli önlemler alınmazsa yakın gelecekte bir akciğer kanseri epidemisi(salgını) ile karşı
karşıya olduğumuzu söylemek yanlış olmaz.
Akciğer kanseri gelişiminde etkili olduğu belirtilen yaş, ırk, cinsiyet, meslek, hava kirliliği,
radyasyon, geçirilmiş akciğer hastalığı sekeli(kalıntısı,izi), diyet, viral enfeksiyonlar, genetik ve immünolojik(bağışıklık) faktörlerin tümü %6 oranında etkilidir.
Akciğer, karsinojenleri de kapsayan bir çok solunan zararlı için hedef organ ve giriş
kapısıdır. ABD'de akciğer kanserinin %15’nin mesleki olduğu tahmin edilmektedir. Endüstri ve madencilikte kullanılan bir çok madde akciğer kanserinin sebebi olarak suçlanmaktadır. Asbest,kadmiyum, nikel, krom gibi mesleksel etkenler ve radyasyon akciğer kanseri riskini artırır. Asbestmaruziyetinde bu risk 5 iken, sigara ile birlikte olduğunda risk 50-100 kat artar .Beta-karoten, vitamin E (alfa-tokoferol), vitamin C (askorbik asit) ve selenyumun
antioksidan özellikleri nedeniyle, antikarsinojen olduğuna dair kuvvetli kanıtlar mevcuttur. Bumaddelerin diyetle az alımı, özellikle sigara içen hastalarda akciğer kanser riskini artırabilir .Kanserli hastaların birinci derece yakınlarında akciğer kanseri riski 2-4 kat artmaktadır.
Genellikle periferik, bazen santral yerleşimli kanserlerdir. Sıklığı çeşitli serilerde %10-20arasında değişmektedir. Sitolojik diferansiyasyon göstermeyen skuamöz veya glandülerneoplazmaların oldukça indiferansiye şeklidir.
Suçlanan genetik faktörlerden biri olan P-450 enzim sisteminde yer alan aril hidrokarbon
hidroksilaz enziminin artmış aktivitesi akciğer kanseri riskini 8 kat artırır.
Tüberküloz, bronşektazi, pnömoni, abse, pulmoner emboli, interstisyel akciğer hastalıkları
gibi akciğerde skatris bırakan hastalıklarda, skar dokusunun kanser gelişimine zemin oluşturduğuve akciğer tüberkülozu geçiren olgularda akciğer kanseri gelişme riskinin 8 kat fazla olduğu belirtilmektedir.
Patogenezde yeni görüşlere göre tüm akciğer kanserleri tek bir hücreden (stemcell)
oluşmakta, gen düzeyindeki değişikliklerle farklı tipler birbirlerine dönüşmektedir. Tekrarlayıcı karsinogenik uyaranlar özellikle de bronş bifurkasyonlarında mukozada hasara yol açar. Silier mekanizmalar ve yüzeyel kolumnar hücreler bozulur ve karsinojenik ajanlar bu bölgelerde kolayca birikebilir. Sonuçta epiteldeki moleküler ve genetik değişikliklerin de katkısı ile normal epitelden invaziv karsinoma doğru progresyon görülebilir
Tüm akciğer tümörlerinin %1-2 gibi çok düşük bir yüzdesini oluşturan benign tümörler
santral endobronşial olmadıkları sürece semptom vermezler ve rastlantısal olarak saptanırlar.Klinik ve radyolojik bulgular tümörün yerleşim yerine bağlıdır. Santral endobronşial benigntümörler öksürük, hemoptizi, nefes darlığı, atelektazi, tekrarlayan pnömonilere neden olurlar.Göğüs grafisi çoğunlukla tanıda yetersizdir. Atelektazi, pnömoni veya çek-valv tipi obstrüksiyona neden olurlarsa bunlara ait detaylı bulgularla göğüs grafisinde saptanırlar
Akciğer kanserinde 4 ana grup bilinmektedir:
1.Skuamöz
2.Adenocarsinom
3.Büyük hücreli akciğer karsinomu
4.Küçükhücreli akciğer karsinomu (KHAK).
Hücre tipi hem tedavi ile hem de prognoz(hastalığın gidişatı) ile çok ilişkilidir.
Dört büyük grup akciğer kanserinin %95’ni oluşturmaktadır.
Squamöz hücreli (epidermoid) karsinom
En sık görülen akciğer kanseri tipidir. Çeşitli serilerde %30-35 oranında saptanmıştır.Erkeklerde daha sıktır. Trakeobronşial ağacın proksimalinde yerleşme eğilimindedir. Yıllar sürenkarsinogenezis sonucu bronş epitelinde yavaş yavaş gelişir. Bu nedenle radyolojik ve klinik bulguolmadığı halde balgam ve bronş lavaj örneklerinde atipik hücreler görülebilir. Keratinizasyon veinterselüler köprüler oluşturan iyi diferansiye tipten indiferansiye tipe kadar giderek değişiklik görülebilir.
Tümör hücreleri belirgin tabakalar yaparlar (stratifikasyon). Metastaz yapmadan ana bronşları endobronşial kitle lezyonu oluşturup tıkayarak semptom verdiğinden, teşhisi daha erken ve prognozu daha iyidir. Az diferansiye formunda metastaz daha sık iken, iyi ve orta
diferansiyasyon gösterenlerde direkt yayılım ve lenfojen yayılım sıktır.
(Broncho alveolar carsicom)
Adenokarsinom
Erkeklerde eşit sıklıkta görülmektedir. Yaklaşık %25 oranında görülürler. Sıklıkla akciğerinperiferik tümörleridir. Daha önce geçirilmiş olan hastalıklara bağlı oluşan skar zemininde de gelişebilmektedir.
Neoplastik hücreler küboidal ve kolumnar olup sıklıkla müsin salgılarlar. Tipik olarak tubuler, asiner, veya papiller yapılar oluştururlar. Özellikle plevraya, karşı akciğer hiler veyamediastinal lenf bezlerine yayılma eğilimindedirler. Metastazlarını sıklıkla kemik, santral sinir sistemi, adrenal bezler ve karaciğere yaparlar.
Erkeklerde daha sık görülen sigara içimi ile yakın ilişkili kanserlerdir. Yaklaşık %25
oranında görülürler. Soluk gri renkte, santral lokalizasyonda, genellikle submukozal yerleşim gösterirler. Klinik morfolojik özellikleri, kemoterapi (KT) ve radyoterapiye (RT) duyarlı oluşları nedeni ile diğer akciğer kanseri alt tiplerinden ayrılırlar.
Küçük oval, yuvarlak, lenfositten biraz büyük, dar sitoplazmalı, hiperkromatik nüveli ve çok mitoz gösteren hücrelerden oluşmuşlardır.
Klasik oat cell (yulaf hücreli) karsinomdan başka spindle veya fusiform hücreli de olabilirler. Hızlı büyüyen geniş infiltrasyon yapabilen ve erken yayılan lezyonlar olup nadiren rezektabl durumdyakalanırlar. Doubling time yaklaşık 30 gündür.
Bu durum tümörün KT ve RT’e duyarlı oluşunu açıklar. Tanı konduğunda %80 uzak metastaz yapmıştır. Nöroendokrin özellikler gösterirler.
Paraneoplastik sendromların en sık görüldüğü akciğer karsinomudur (Uygunsuz ADH Sendromu,
Hiperkalsemi, Cushing Sendromu vs.)
Büyük Hücreli Akciğer Karsinomu Genellikle periferik, bazen santral yerleşimli kanserlerdir. Sıklığı çeşitli serilerde %10-20arasında değişmektedir. Sitolojik diferansiyasyon göstermeyen skuamöz veya glandüleneoplazmaların oldukça indiferansiye şeklidir. Erken metastaz gösterdiğinden prognozu kötüdür
Karsinoid Tümörler
Tipik karsinoidler metastaz olasılığı düşük olan iyi prognozlu tümörlerdir. Karsinoid sendrom bulguları nadir olarak görülmektedir. 5 yıllık sağkalım küçükhücreli akciğer karsinomu kadar kötü olmasa da tipik karsinoidden daha kısadır (19).4. TanıAkciğer kanseri çoğunlukla göğüs radyografisinde anormal bir gölgelenme ile ya da yeni
ortaya çıkan veya önceden var olup karakter değiştiren klinik bulgu veya semptom ile kendini gösterir. Akciğer kanserli olguların % 90’ından fazlası tanı döneminde tümörün lokal, bölgesel,metastatik veya sistemik etkileri nedeniyle semptomatiktir (22).
Semptom ve bulgular ;Yaklaşık görülme sıklığı
Öksürük------%75
Kilo kaybı ---%68
Nefes darlığı- %58-60
Göğüs ağrısı -%45-49
Hemoptizi --%29-35
Kemik ağrısı - %20
Çomak parmak %15-20
Ateş %20
Kuvvetsizlik%10
Süperior vena kava sendromu %4
Disfaji %2
Wheezing , stridor %2
Akciğer kanseri günümüzde en yaygın görülen ve en fazla ölüme neden olan kanserlerin başında gelmektedir. Tüm dünyada kanser olgularının %12.8’inden ve kanser ölümlerinin %17.8’inden akciğer kanseri sorumludur (2).
Akciğer kanserli olguların ileri evrelere kadar asemptomatik olması, semptomatik olguların yaklaşık %80’inin tanıda lokal ileri ya da yaygın hastalığa sahip olması ve dolayısıyla da 5 yıllık sağ kalımlarının kısa olması, semptomu olmayan ancak akciğer kanseri riski yüksek olan kişilerin erken evrede tanınabilmesini sağlayacak tanı ve tarama programları üzerinde çalışılmasına neden olmuştur.
Tümör tanısının konulması ve operabilitenin değerlendirilmesi, radyolojik görüntülemenin
ana amaçlarıdır. Sağ kalım süresini artırmanın en kolay ve yararlı yolu erken tanıdır. Yapılan
çalışmalarda, asemptomatik kişilerde akciğer kanserini erken teşhis için PA akciğer grafileri ve balgam sitolojisi gibi yöntemlerin kullanılmasının yeterli olmadığı belirtilmiştir. MDBT lezyonun lokalizasyonu, boyutları, kenar özellikleri, yoğunluğu, komşu yapılarla ilişkisi, kitleye sekonder gelişmiş komplikasyonlar gibi bir çok özelliği hakkında direkt akciğer grafisine nazaran daha ayrıntılı bilgiler verir. YRBT ile kitlenin kenar özellikleri, parankimal ve plevral uzantıları ve lenfanjitik yayılımı daha ayrıntılı olarak gösterilebilir. Bu nedenle akciğerinde lezyonu olahastaların MDBT ve YRBT gibi ileri radyolojik yöntemlerle ayrıntılı değerlendirilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.
Son yıllarda radyolojide görülen büyük gelişmelere rağmen tanının kesinleştirilmesinde ve
tedavinin planlanmasında histopatolojik tanı şarttır. Akciğer kitle lezyonlarında tanı için gerekli materyal radyolojik görüntüleme yöntemleri eşliğinde TTİİAB, transbronşiyal bronkoskopik biyopsi veya cerrahi yöntemlerle elde edilmektedir.
Bronkoskopi eşiliğinde yapılan biyopsiler daha çok bronş içine uzanım gösteren ve santral lezyonlarda başarılı sonuç vermektedir. Ancak periferikyerleşimli veya bronş içi uzanım göstermeyen lezyonlarda tanı oranı %50’ye düşmektedir. Cerrahitanı yöntemi olarak torakoskopi, mediastinoskopi ve torakotomi uygulanabilir. Ancak buyöntemler daha pahalıdır. Hastanın hastaneye yatışı gerekmekte ve işlem genel anestezi altındayapılmaktadır. Ayrıca operasyona bağlı morbidite oranları daha yüksektir. Bu nedenle cerrahiyöntemler daha çok diğer yöntemlerle tanı konulamayan hastalarda tercih edilmelidir (85,86)
1. Akciğer grafisi
Solunum hastalıklarının radyolojik tanısında ilk adımı oluşturur. En sık posteroanterior
(PA) akciğer grafileri kullanılmaktadır. Lateral ve apikolordotik grafiler PA grafide gözlenen bir
lezyonun anatomik yerleşimini saptamak amacıyla kullanılır.
(Pulmoner nodül)
Özellikle akciğer parankimini
değerlendirmek için yararlıdır. Tanı değeri %70-88 arasında değişmektedir.
2.Bilgisayarlı Tomografi
BT, toraksın incelenmesinde göğüs röntgenogramlarından sonra en fazla kullanılan
inceleme yöntemidir.
Toraksın kesitsel olarak görüntülenmesini sağlar. BT lezyonunlokalizasyonu, boyutları, kenar özellikleri, yoğunluğu, komşu yapılarla ilişkisi, kitleye sekonder
gelişmiş komplikasyonlar gibi bir çok özelliği hakkında direkt akciğer grafisine nazaran daha ayrıntılı bilgiler verir.
3.Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)
Bu yöntem birçok düzlemde görüntü vermekte, doku farklılığını ortaya koyabilmekte ve
akımı gösterebilmektedir. MRG, kas ve yağ dokusu ile tümör dokusu arasındaki kontrast farkını daha iyi belirlediği için, tümörün göğüs duvarı invazyonunu(yayılması,girmesi) BT'den daha iyi saptar.
Bu yöntem birçok düzlemde görüntü vermekte, doku farklılığını ortaya koyabilmekte ve
akımı gösterebilmektedir. MRG, kas ve yağ dokusu ile tümör dokusu arasındaki kontrast(yoğunluk) farkını daha iyi belirlediği için, tümörün göğüs duvarı invazyonunu BT'den daha iyi saptar. En sık kullanılan radyofarmasötik, F-18 işaretliflorodeoksiglükozdur(FDG). F-18 FDG, tümör hücrelerinde glükoz kullanımının görüntülenmesini sağlayan bir radyofarmasötiktir(radyolojik görünüm sağlayan ilaç)
Ultrasonografi (US)
Plevra ve subplevral( Akciğer zarı ve altını) alanları incelemek için kullanılan bir yöntemdir. Özellikle plevral sıvı miktar ve lokalizasyonunu belirlemek, plevra kalınlaşmasını minimal plevral sıvıdan ayırmak,toraks (göğüs) duvarına 2 cm’den yakın pulmoner parankimal kitlenin lokalizasyonu ve iğne biyopsisi, perkütan iğne biyopsileri alınmasında kullanılmaktadır.
1.BronkoskopiBronkoskopi, trakeobronşial (solunum borusu ve dalları)ağaçtaki patolojik değişikliklerin direkt olarak görülmesini ve bu bölgelerden muayene materyali elde edilmesini sağlayan değerli bir tanı yöntemidir.
Santral (merkezi)yerleşimli tümörlerde bronş forsepsbiyopsisi ile histolojik tanı %76-82 oranında bildirilirken, bronşiyal yıkama ve bronşiyal fırçalama örnekleri ile bu oran %87’lere yükselmektedir.Periferik(Çevre,dışa yakın bölge) akciğer tümörlerinin %40- 80’ine tanı konabilmektedir.
2.Perkütan Transtorasik İğne Biyopsi Fluoroskopi, ultrasonografi ve BT eşliğinde uygulanan perkütan transtorasik iğne aspirasyonu, toraks malignitelerinin tanısında etkili ve güvenilir bir yöntemdir
3. İğne Biyopsileri
4. Lenf Nodu Biyopsileri
5.Mediastinoskopi ve Mediastinostomi
6.Torakoskopi
Akciğer kanserlerinde yeni uluslararası TNM sınıflaması
Primer tümör büyüklüğü (T)
Tx:Balgam yada bronş lavajında malign hücrelerin tespit edilip görüntüleme tetkikleri ya da bronkoskopi ile tümörün gösterilememesi
T0:Primer tümör belirtisi yok.
Tis:Karsinoma in situ
T1:En geniş çapı <3 cm, akciğer yada visseral plevra ile çevrili, bronkoskopide lop bronşunda daha proksimale(Yakınına) invazyon göstermeyen, ana bronşun proksimaline uzanan bronşial duvara sınırlı invazyon gösteren herhangi bir büyüklükteki nadir yüzeyel tümör
T2: Tümör aşağıdakilerden en az birine sahip olacak
-En geniş çapı >3 cm
-Ana bronş invaze ancak karinaya uzaklık > 2 cm
-Visseral plevra invazyonu
-Hiler bölgeye ulaşan ancak tüm akciğeri kapsamayan atelektazi(akciğerin bir parçasının büzüşmesi) yada obstrüktif pnömoni
T3: Tümörün herhangi bir büyüklükte olup göğüs duvarı (süperior sulkus tümörleri dahil)
diafragma, mediastinal plevra, pariyetal plevra ve perikard gibi yapılardan herhangi birine direkt invazyon(yayılma) göstermesi; veya karinaya 2 cm’den daha yakın ancak karinayı tutmayan ana bronştaki tümör; veya bütün bir akciğeri kapsayan atelektazi veya obstrüktif pnömoni ile birlikte olan tümör
T4: Tümörün herhangi bir büyüklükte olup mediasten, kalp, büyük damarlar,trakea, özofagus,vertebral kolon, karina gibi yapılardan herhangi birini invaze etmesi; veya malign plevral veya perikardial sıvı ile birlikte olan tümör ;tümörle aynı lop içinde satellit tümör nodül ve nodülleri.
Nx:Bölgesel lenf nodlarının değerlendirilememesi.
N0:Bölgesel lenf nodu metastazı yok.
TEDAVİ
Klinik ve tedavi açısından, primer akciğer kanserleri, küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Akciğerkanserinin hücre tipinin belirlenmesi, tedavi planlanması ve prognozu açısından önemtaşımaktadır. Akciğer kanserinde erken dönemde hastalıkta cerreahi tedavi ile uzun süreli yaşam %85 gibi yüksek oranlara varmaktadır. Türk Toraks Derneği’nin yapmış olduğu çok merkezli çalışmada akciğer kanserli hastaların %85'i tanı anında evre III ve IV olarak bulunmuştur.
Akciğer kanserinden ölümlerin nedeni çoğunlukla uzak metastazlardır(Sıçrama,başka organa yayılma). Bu nedenle erken tanı
büyük önem taşımaktadır
(Bronch carcinom)
Bronş karsinomunda 3 tedavi yöntemi söz konusudur. Cerrahi ve radyoterapi lokal etki,kemoterapi ise sistemik etki sağlar. Cerrahi tedavi akciğerin rezeksiyon (hasta kısımın kesilip alınması)cerrahisidir ve standart rezeksiyon lobektomi ve pnömonektomidir.
Klinik evre olarak I ve II olgular, eğer eşlik eden hastalıklar yönünden kontrendikasyon yoksa cerrahiye verilir.
(Lobektomi)
Dr. Nail UZUNLULU (kısaltılarak alınmış görseller tarafımdan eklenmiştir)
AKCİĞER KANSERİ DESTEKLEYİCİ BİTKİ TEDAVİSİ
Gereç ve Yöntem: 2008 yılı içinde histopatolojik olarak akciğer kanseri teşhisi konulan hastalardan kemoterapi tedavisini tamamlayanlar çalışmaya alındı. Tüm hastalar ile kemoterapi kürlerinin tamamlanması sonrasında görüşüldü. Hastaların yaşı cinsiyeti, yaşanılan yer, eğitim durumu, tümör histolojisi, evresi kemoterapiye yanıt, alternatif tedavi tavsiyeleri kayıt edildi.
(Isırgan otu )Isırgan otu (urtica)
(Isırgan tohumu)
Hem karabaş otu hemde ısırgan suyu kullanılırsa aynı anda değil 20 dakika aralıklarla aç karına içilmeli ve 1 5 dakika sonra yemek yenilebilir.Isırgan otu aynı miktarda ebegümeci ile kaynatılıp birlikte taze hazırlanıp yine sabah-akşam içilir.Bir aylık kür yararlı olabilir.Zerdaçal ; genel olarak yine destekleyici ve önleyici kanser tedavisinde kullanılmaktadır.
Boil it (ten Lavandula stoechas)for five minutes and infusion for ten minutes.Drink two times a day
Not;
(Isırgan otu ile ilgili.Avrupa Bilim dergisinin bir makale özeti aşağıdadır)
European Scientific Journal August 2013 edition vol.9,No.24 ISSN: 1857 – 7881 (Print) e - ISSN 1857- 7431
253
MOLECULAR AND CHEMICAL THERAPEUTIC
FEATURES OF URTICA SPECIES
Mousa H. AlShuwayeb
Ahed J. Al-Khatib Jordan University of Science and Technology, Jordan
Abstract
The present review study was conducted to review the current
understanding of molecular aspects of Urtica species. We refer to the most
recent published articles addressing the therapeutic potential of this plant. A
wide spectrum of diseases has been associated with Urtica species including
cancer, arthritis, autoimmune diseases, diabetes, and fatigue.
Some molecular mechanisms and chemical properties have been discussed. Taken
together, studies have confirmed the beneficial effects of Urtica all over the
world and understanding of the molecular mechanisms underlying the
beneficial effects opens new horizon to understand new therapeutic options.
The extracts of Urtica should be prepared based on separating effective
ingredients for optimal therapeutic benefits.
Keywords: Urtica, extracts of Urtica, molecular mechanisms, chemi
1. Akciğer grafisi
Solunum hastalıklarının radyolojik tanısında ilk adımı oluşturur. En sık posteroanterior
(PA) akciğer grafileri kullanılmaktadır. Lateral ve apikolordotik grafiler PA grafide gözlenen bir
lezyonun anatomik yerleşimini saptamak amacıyla kullanılır.
(Pulmoner nodül)
Özellikle akciğer parankimini
değerlendirmek için yararlıdır. Tanı değeri %70-88 arasında değişmektedir.
2.Bilgisayarlı Tomografi
BT, toraksın incelenmesinde göğüs röntgenogramlarından sonra en fazla kullanılan
inceleme yöntemidir.
Toraksın kesitsel olarak görüntülenmesini sağlar. BT lezyonunlokalizasyonu, boyutları, kenar özellikleri, yoğunluğu, komşu yapılarla ilişkisi, kitleye sekonder
gelişmiş komplikasyonlar gibi bir çok özelliği hakkında direkt akciğer grafisine nazaran daha ayrıntılı bilgiler verir.
3.Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)
Bu yöntem birçok düzlemde görüntü vermekte, doku farklılığını ortaya koyabilmekte ve
akımı gösterebilmektedir. MRG, kas ve yağ dokusu ile tümör dokusu arasındaki kontrast farkını daha iyi belirlediği için, tümörün göğüs duvarı invazyonunu(yayılması,girmesi) BT'den daha iyi saptar.
Bu yöntem birçok düzlemde görüntü vermekte, doku farklılığını ortaya koyabilmekte ve
akımı gösterebilmektedir. MRG, kas ve yağ dokusu ile tümör dokusu arasındaki kontrast(yoğunluk) farkını daha iyi belirlediği için, tümörün göğüs duvarı invazyonunu BT'den daha iyi saptar. En sık kullanılan radyofarmasötik, F-18 işaretliflorodeoksiglükozdur(FDG). F-18 FDG, tümör hücrelerinde glükoz kullanımının görüntülenmesini sağlayan bir radyofarmasötiktir(radyolojik görünüm sağlayan ilaç)
Ultrasonografi (US)
Plevra ve subplevral( Akciğer zarı ve altını) alanları incelemek için kullanılan bir yöntemdir. Özellikle plevral sıvı miktar ve lokalizasyonunu belirlemek, plevra kalınlaşmasını minimal plevral sıvıdan ayırmak,toraks (göğüs) duvarına 2 cm’den yakın pulmoner parankimal kitlenin lokalizasyonu ve iğne biyopsisi, perkütan iğne biyopsileri alınmasında kullanılmaktadır.
1.BronkoskopiBronkoskopi, trakeobronşial (solunum borusu ve dalları)ağaçtaki patolojik değişikliklerin direkt olarak görülmesini ve bu bölgelerden muayene materyali elde edilmesini sağlayan değerli bir tanı yöntemidir.
Santral (merkezi)yerleşimli tümörlerde bronş forsepsbiyopsisi ile histolojik tanı %76-82 oranında bildirilirken, bronşiyal yıkama ve bronşiyal fırçalama örnekleri ile bu oran %87’lere yükselmektedir.Periferik(Çevre,dışa yakın bölge) akciğer tümörlerinin %40- 80’ine tanı konabilmektedir.
2.Perkütan Transtorasik İğne Biyopsi Fluoroskopi, ultrasonografi ve BT eşliğinde uygulanan perkütan transtorasik iğne aspirasyonu, toraks malignitelerinin tanısında etkili ve güvenilir bir yöntemdir
3. İğne Biyopsileri
4. Lenf Nodu Biyopsileri
5.Mediastinoskopi ve Mediastinostomi
6.Torakoskopi
Akciğer kanserlerinde yeni uluslararası TNM sınıflaması
Primer tümör büyüklüğü (T)
Tx:Balgam yada bronş lavajında malign hücrelerin tespit edilip görüntüleme tetkikleri ya da bronkoskopi ile tümörün gösterilememesi
T0:Primer tümör belirtisi yok.
Tis:Karsinoma in situ
T1:En geniş çapı <3 cm, akciğer yada visseral plevra ile çevrili, bronkoskopide lop bronşunda daha proksimale(Yakınına) invazyon göstermeyen, ana bronşun proksimaline uzanan bronşial duvara sınırlı invazyon gösteren herhangi bir büyüklükteki nadir yüzeyel tümör
T2: Tümör aşağıdakilerden en az birine sahip olacak
-En geniş çapı >3 cm
-Ana bronş invaze ancak karinaya uzaklık > 2 cm
-Visseral plevra invazyonu
-Hiler bölgeye ulaşan ancak tüm akciğeri kapsamayan atelektazi(akciğerin bir parçasının büzüşmesi) yada obstrüktif pnömoni
T3: Tümörün herhangi bir büyüklükte olup göğüs duvarı (süperior sulkus tümörleri dahil)
diafragma, mediastinal plevra, pariyetal plevra ve perikard gibi yapılardan herhangi birine direkt invazyon(yayılma) göstermesi; veya karinaya 2 cm’den daha yakın ancak karinayı tutmayan ana bronştaki tümör; veya bütün bir akciğeri kapsayan atelektazi veya obstrüktif pnömoni ile birlikte olan tümör
T4: Tümörün herhangi bir büyüklükte olup mediasten, kalp, büyük damarlar,trakea, özofagus,vertebral kolon, karina gibi yapılardan herhangi birini invaze etmesi; veya malign plevral veya perikardial sıvı ile birlikte olan tümör ;tümörle aynı lop içinde satellit tümör nodül ve nodülleri.
Nx:Bölgesel lenf nodlarının değerlendirilememesi.
N0:Bölgesel lenf nodu metastazı yok.
TEDAVİ
Klinik ve tedavi açısından, primer akciğer kanserleri, küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Akciğerkanserinin hücre tipinin belirlenmesi, tedavi planlanması ve prognozu açısından önemtaşımaktadır. Akciğer kanserinde erken dönemde hastalıkta cerreahi tedavi ile uzun süreli yaşam %85 gibi yüksek oranlara varmaktadır. Türk Toraks Derneği’nin yapmış olduğu çok merkezli çalışmada akciğer kanserli hastaların %85'i tanı anında evre III ve IV olarak bulunmuştur.
Akciğer kanserinden ölümlerin nedeni çoğunlukla uzak metastazlardır(Sıçrama,başka organa yayılma). Bu nedenle erken tanı
büyük önem taşımaktadır
(Bronch carcinom)
Bronş karsinomunda 3 tedavi yöntemi söz konusudur. Cerrahi ve radyoterapi lokal etki,kemoterapi ise sistemik etki sağlar. Cerrahi tedavi akciğerin rezeksiyon (hasta kısımın kesilip alınması)cerrahisidir ve standart rezeksiyon lobektomi ve pnömonektomidir.
Klinik evre olarak I ve II olgular, eğer eşlik eden hastalıklar yönünden kontrendikasyon yoksa cerrahiye verilir.
(Lobektomi)
Dr. Nail UZUNLULU (kısaltılarak alınmış görseller tarafımdan eklenmiştir)
AKCİĞER KANSERİ DESTEKLEYİCİ BİTKİ TEDAVİSİ
Gereç ve Yöntem: 2008 yılı içinde histopatolojik olarak akciğer kanseri teşhisi konulan hastalardan kemoterapi tedavisini tamamlayanlar çalışmaya alındı. Tüm hastalar ile kemoterapi kürlerinin tamamlanması sonrasında görüşüldü. Hastaların yaşı cinsiyeti, yaşanılan yer, eğitim durumu, tümör histolojisi, evresi kemoterapiye yanıt, alternatif tedavi tavsiyeleri kayıt edildi.
(Isırgan otu )
Isırgan otu (urtica)
Bulgular: Çalışmaya yaş ortalaması 58.8 yıl olan, 191 erkek 10 kadın, toplam 201 hasta alındı. Hastaların 158 (%78.6)'sına en az bir alternatif tedavi önerilmiş ve 55 (%27.4)'ü kemoterapi sırasında düzenli olarak alternatif tedavi kullanmış idi. Alternatif tedavi kullanan ve kullanmayan hastaların kemoterapiye yanıtları farklılık göstermedi (tam yanıt %16.4 ve %8.2) (p=0.416). Alternatif tedavi kullanan ve kullanmayan hasta grupları arasında yaş (58.5 ve 58.9 yıl), cinsiyet, yaşadığı yer, eğitim durumu tümör histolojisi ve evre için anlamlı fark saptanmadı (p=0.409 p=1.000, p=0.423, 0.520, p=1.000, p=0.346).
Karabaş otu.(Lavandula stoechas)
Sonuç: Kemoterapi uygulanan akciğer kanserli hastalarda ek olarak alternatif tedavi kullanımı yaygındır. Öneriler genellikle hastanın çevresindeki kişilerden olmaktadır. Hastanın sosyodemografik ve tümöre bağlı özellikleri ile alternatif tedavi kullanım sıklığı arasında ilişki bulunmamakta ve düzenli alternatif tedavi kullanımı kemoterapi yanıtını etkilememektedir. (Tur Toraks Der 2010; 11: 117-20)
Karabaş otu
Not:Aternatif destekleyici bitki tedavisine karşı değilim.Ancak bu konu çok suistimal edilmekte ve insanlar dolandırılmaktadır. En iyisi hastaların bir umut kapısı olarak gördüğü bazı bitkileri,fahiş fiyatla satın almak yerine ,kendileri ucuz ve sağlıklı şekilde evde uygulayabilirler. Isırgan otu,karabaş otu ve ebegümeci Akciğer kanserini önlemede ve tedaviyi desteklemede yararlı olabilirKuru karabaş otu Taze olarak elde edilmeye çalışmalı ve hergün yeniden hatırlanmalıdır.Kaynar suda beş dakika tutulan ısırgan otu ve karabaş otu öneriyorum.Ilıdıktan sonra suyunu içiniz.Isırgan otu suyu ve karabaş otu suyu ayrı ayrı hazırlanmalıdır. İki bardak kaynamış suya 10 adet karabaş otu (Mor olan baş kısımları) atılmalıdır.Yine iki bardak suya 4-5 adet ısırgan sapları ve yaprakları dilimlenerek konulmalı. Sabah-akşam aç karına birer bardak ılık olarak içilmeli. Ayrıca her türlü kanseri önleme ve destekleyici tedavide ZERDAÇAL yararlı olabilmektedir.
(Isırgan tohumu)
Hem karabaş otu hemde ısırgan suyu kullanılırsa aynı anda değil 20 dakika aralıklarla aç karına içilmeli ve 1 5 dakika sonra yemek yenilebilir.
Ebegümeci (sylvestris)
Isırgan otu aynı miktarda ebegümeci ile kaynatılıp birlikte taze hazırlanıp yine sabah-akşam içilir.Bir aylık kür yararlı olabilir.Zerdaçal ; genel olarak yine destekleyici ve önleyici kanser tedavisinde kullanılmaktadır.
Yeşil Çay genel olarak tüm kanser türlerinde yayılmayı önleyici ve tedavi edici etki göstermektedir.Yemek borusu kanserlerinde özellikle etkilidir.Günde en az iki bardak içilmelidir.
Urtica and sylvestris are boiled for five minutes and infusion for ten minutes.Drink it one glass morning and evening.It should be prepared freshly for everyday.If you can find fresh,you can use dried forms.
Boil it (ten Lavandula stoechas)for five minutes and infusion for ten minutes.Drink two times a day
Not;
(Isırgan otu ile ilgili.Avrupa Bilim dergisinin bir makale özeti aşağıdadır)
European Scientific Journal August 2013 edition vol.9,No.24 ISSN: 1857 – 7881 (Print) e - ISSN 1857- 7431
253
MOLECULAR AND CHEMICAL THERAPEUTIC
FEATURES OF URTICA SPECIES
Mousa H. AlShuwayeb
Ahed J. Al-Khatib Jordan University of Science and Technology, Jordan
Abstract
The present review study was conducted to review the current
understanding of molecular aspects of Urtica species. We refer to the most
recent published articles addressing the therapeutic potential of this plant. A
wide spectrum of diseases has been associated with Urtica species including
cancer, arthritis, autoimmune diseases, diabetes, and fatigue.
Some molecular mechanisms and chemical properties have been discussed. Taken
together, studies have confirmed the beneficial effects of Urtica all over the
world and understanding of the molecular mechanisms underlying the
beneficial effects opens new horizon to understand new therapeutic options.
The extracts of Urtica should be prepared based on separating effective
ingredients for optimal therapeutic benefits.
Keywords: Urtica, extracts of Urtica, molecular mechanisms, chemi
Etiketler: Akciğer kanseri bitkisel tadavi
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa